Esnaf Lokantalarım

 
Yanyalı Fehmi Lokantası
Yanyalı Fehmi çok bildiğim, yakından tanıdığım, Üsküdar’daki Kanaat gibi sık sık ziyaretine gittiğim bir lokanta değildir açık konuşmak gerekirse. Geçen gün kapısından girdiğimde, birkaç yıl önce geldiğimi anımsadığım bu lokantaya ilk defa alıcı gözüyle baktığımı da söyleyebilirim.



Hacı Abdullah Lokantası
Değerli okurlar, bugünkü yazım Hacı Abdullah Lokantası ile ilgili olacak. Bu lokanta senede bir iki defa gittiğim, çok iyi bilinen, fanatikleri ve sevenleri bol, köklü bir işletme.
Yüksek fiyatlarına karşın esnaf lokantası kategorisinde değerlendirdiğim bu mekan için karışık duygular beslediğim için uzun zamandır yazmayı erteliyordum. Bugüne nasip oldu. 
Beyoğlu'nda, Ağa Camii'nin hemen yanında, 1958 yılından beri, şimdi bulunduğu yerde hizmet vermekte Hacı Abdullah.


Sini Köftecisi
Sevgili dostlar, zaman zaman ihtişamlı lokantalara gidip renkleri göz kamaştıran, lezzetleri damakta inanılmaz patlamalar yaratan yemekleri yazıyorum. Bazı günler enerjik garsonları yaratıcı ve bilgili, dekorasyonları son kertede gözalıcı ve etkileyici, konumları ve manzaraları ise insanı baştan çıkartan mekanların özelliklerini paylaşıyorum sizlerle.




Yıldız Posta Caddesi üzerinde, Esentepe ve Gayrettepe'nin çalışan ahalisini öğlen yemeklerinde ağırlamak üzere konuşlanmış birçok işletme vardır. Maci, Kebabi, Hüsrev bunlardan bazılarıdır. Aynı hat üzerinde ve biraz daha Mecidiyeköy tarafında yer alan Sini Köftecisi ve Bosphorus Brewing Company gibi mekanları daha önce yazmıştım. Sıra Hüsrev'e geldi sanırım. Bölgedeki diğer lokantalara konum olarak çok benzeyen Hüsrev'in orta büyüklükte bir dış mekanı ve şaşırtıcı bir hacimde -yani beklenmedik ölçüde büyük- bir iç mekanı mevcut. Ben birkaç defa gittim, hiç dışarıda oturma şansım olmadı. Her defasında iç salonda oturdum ve hep memnun kaldım. Menusü kalabalık değil. 


Marcel Proust'un rahatsızlık verici dehası için, yaşamdaki en önemli, birinci öncelikli, olmazsa olmaz mesele "anımsamaktır". A la recherche du temps perdu adlı anıtsal eserininin her sayfasında görürsünüz bunun muazzam etkilerini. Bendenizin bugünlerde Demans ile Alzheimer hastalarınınkini andıran semptomlarla sızlayan beyni ise, daha burnunun ucunda cereyan eden iki günlük olayı bile geri getirebilmekten acizdir buna karşılık. Anımasayamamaktan muzdarip bir adamım ben uzun zamandır. İnsanların yazdıkları çocukluk anılarına gıpta ile bakan, verdikleri ayrıntıların zenginliğine hayret eden bir şaşkınım nice zamandır. İşte Proust'un da dediği gibi, her şeyi başlatan, tüm anımsama ve yeni baştan yaratma sürecini tetikleyen ve inanılmaz bir estetik süzgeçten geçirdiği hatıratını kağıtlara dökmesini sağlayan o "çaya banılan madenin tadını anımsama" gibi mekanizma, ne yazık ki benim sistemimde mevcut değil