3 Ocak 2012 Salı

"Neden Yazıyorum?"

Bu tür yazılardan ilk defa yazıyorum.

Dolayısıyla seçeceğim konunun da, neden böyle bir işe kalkıştığımın bir açıklaması olması gerekir diye düşündüm sevgili okurlar.

Hayatta nefret ettiğim insan tiplemeleri var. Evet, bu iş böyle. Bazı insanları seversiniz, bazılarından nefret edersiniz. Ama Türkiye gibi bir dansözler ülkesindeyseniz, renk vermeden önünüze bakmaya çalışırsınız.

Ne yalan söyleyeyim, benim hayatım da politik kıvırtmalar, sahte gülümsemeler, hıncını içinde tutmalarla geçiyor.

Kırk yılda bir farklı davranayım istedim. İşte az önce söylediğim "hayatta nefret ettiğim tiplemeler var" sözü de buradan yola çıkarak söylendi.

Ben doymak için yemek yiyenleri sevmiyorum kardeşim. Yok efendim, Maslow'un ihtiyaçlar piramidinde yeme-içme, barınma ve seks en altta yer alıyormuş, insanların en temel ihtiyacıymış bunlar.

Kesinlikle böyle yaşamıyorum ben. Hayatıma devam etmek için yemiyorum. Zevk almak için, keyifli zaman geçirmek için, gözümü kapatıp her şeyi unutmak için yiyorum.

Kolesterol, trigliserid, ürik asit, tansiyon gibi meseleler var masada her zaman.

Ama hep bunları düşünüp keyifsiz bir hayat süreceksem neden yaşayayım ki?

Bunu da yazmak istiyorum.

Bu denli basit bir çıkış noktası var okuduğunuz blog'un.

İsli bira içerken aldığım füme et kokusunu, ağzımda eriyiveren bir dana tartarın muazzam lezzetini, kararında acısıyla beni kendimden geçiren bir kebabın nefis kuyruk yağını, kocaman ve yağlı bir Dallas steak'i kemiğinden sıyırdığım anın coşkusunu, ona eşlik eden gövdeli bir kırmızı şarabın hafif burukluğunu, Kaş'ta yediğim bir ahtapot ızgaranın unutulmaz hatırasını, Kadıköy'ün bir ara sokağında tadına baktığım harikulade bir beyaz çikolatalı muhallebinin içimi fenalaştırmasını, yüzüm kızararak yediğim gerçeküstü bir taramanın kızamış ekmeğin üzerinde duruşunu, hatta ve hatta kaşık kaşık yediğim Nutella'nın damağıma sıvanan sadık dostluğunu hepsini, her şeyi anlatmak istiyorum.

Ülkemizde yeme-içme bloglarının çoğunun evde vakit geçiren hanımların yemek tarifi siteleri olduğunu üzülerek görüyorum.

Birilerinin de o yemekleri yemesi, yediklerini anlatması lazım.

Ama böyle bir içeriğe sahip site sayısı çok az görülüyor. Lokantaların isim, adres bilgilerini verip, yıldızlı rating yapan siteleri ise bu kategorilerin dışında tutuyorum. Onlarda hiçbir derinlik bulamıyorsunuz mekanlarla ilgili.

Bundan ötürü, ben de haftada bir mekanlarla ilgili kendimce düşüncelerimi paylaştığım bir günce tutmaya karar verdim.

Okuyan okur, okumayan da ne yaparsa yapsın artık.

Sağlıcakla,

Altunizade 3 Ocak 2012